Kentin tanınmış Grosse Berg Strasse 237 adresinde 150 metrekare genişliğinde dükkan işleten Bünyamin Öztürk, insanın işine, saygı ve sevgi duymasının şart olduğunu ifade ederek sorularımıza hoş sohbet esnasında şu cevapları verdi: Türkses: Kendinizi tanıtmanız mümkün mü? Öztürk: Ben Tokat’a bağlı Niksar kasabasında doğdum ilk ve orta okul 2. sınıfa kadar orada eğitim aldım 1979 yılında işçi aile kapsamında Ham-burg’a ailemin yanına geldim. Burada okula devam ettim elektrik uzmanlığı üzerine meslek okuluna gittim. Eğitimimi bitirdikten sonra üç yıl araba tamirciliği üzerine meslek eğitimi aldım. Kardeşim Hüseyin’de marangoz meslek eğitimini tamamladı. 1990 yılında babamın bir arkadaşı sahibi olan şimdiki yerimizi uygun fiyatla bize vermek iste-di. Ama bizim sebzecilik üzerine hiçbir bilgimiz yoktu.

Dolayısıyla kendisi üç ay bizimle birlikte çalışıp işi öğretecekti. Ayrıca kendisinin işyeri hemen bitişikte olduğu için her zaman ve her konuda bize yardımcı oldu Bizde fırsatı değerlendirmek istedik ve burayı aldık o günden bu tarafa 26 yıldır işletiyoruz. Türkses: Peki zor olmadı mı yeni işyeri ve yeni bir meslek? Öztürk: Tabii ki kolay olmadı. Biz mango, papaya gibi Tropikal meyveleri fazla tanımıyorduk. Dolayısıyla bakliyat içeren çok çeşit bulunuyor ve bunların fiyatlarını akılda tutmak isimlerini tek tek bilmek gibi. Ama insan isterse herşeyi öğrenebiliyor ve önemli olan işine saygı göstereceksin, çalışmayı isteyeceksin ve sevgiyle yapacaksın o zaman hepsi oluyor. Dört mevsimde bazı değişen meyveler ve sebzeler var bunları iyi tanıyacaksın ki müşterini memnun edeceksin. Fakat Allah razı olsun dükkanı bize satan kişi her zaman yanımızda bize gereken yardımı yaptı. Bizlerde hızla öğrendik ve işi kavradık. İlk başladığımızda meyve ve sebzelerin yarısı başka şehirlerden geliyordu ve çok az sayıda Hamburg Halden almak mümkündü. Sipariş etme, isimleri, faydaları, tazesi gibi oldukça detayları bilmek gereken farklı bir meslektir bu. Biz kaliteli ve taze ürün alıp satmaya başladığımızda yani devraldığımızda burada bunu uyguladık. Çok iyi oturdu başta hemen tuttu. Bizden önceki sürümden kazanıyormuştu, biz ise kaliteden uygun fiyattan kazanıyoruz Türkses: Serbest çalışmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?

Öztürk: Bizim gibi manav işletmenin en güzel avantajlı yönü aile üyelerinin birlikte çalışmasıdır. Burada ben kardeşim Hüseyin (49), damadımız Ahmet (51) ve eşlerimizde istekleri doğ-rultusunda çalıyorlar. Birimiz tatile gittiğimizde güvenilir biri var ve gözümüz arkada kalmıyor. İyi bir planımız ve çok iyi iş dağılımı yapıyoruz işler tıkır tıkır yürüyor. Dolayısıyla bu avantajdır serbest çalışmanın. Burayı aldığımızda 60 metrekare küçük bir yerdi zaman içerisinde yanındaki dükkanları da kiralayıp genişlettik. Şimdi 150 metrekare satış alanı var, 30 metrekare meyve ve sebze tezgahı önünde var. 3 bayan, 6 aile üyelerimizde olmak üzere toplam 11 personeliz ve elimizden gelen en iyi şekilde müşterilerimize hizmet sunuyoruz. Aranan sebze, meyve gibi herşeyi bulmak mümkün bizde. Dezavantaj ise haftanın 6 günü erken kalkıp saat 3.00 gibi hale gidip gereken ürünü alıp getirmektir. Ayrıca kendi işiniz olduğu için çok çalışıyorsunuz ama severek, isteyerek saygı ve keyifle çalışıyoruz.

Bizler çok memnunuz ama zor olmayan hiçbir meslek yoktur, sevmek her mesleği güzelleştiriyor ve kolaylaştırıyor. Türkses: 26 yılda unutamadığınız bir anınız oldu mu? Öztürk: Evet.. Önce 26 yıl uzun bir süredir. Bu caddede yıllar önce çok sayıda küçük ve orta ölçekli esnaf vardı. Küçük dükkanlar, butikler büyük mağazalar ve devlet daireleri bulunurdu. Ama yıllarla birlikte çok şey değişti. Küçük esnaf yok oldu. Büyükler kapattı ama biz hala burada kaldık. Dolayısıyla değişimlerle birlikte şimdi İKEA mağazası karşımızda ve cadde tekrar cazipleşiyor ve canlanıyor farklı dükkanlar, restoranlar geliyor. Bir nevi yıllarca burada yaşadıklarımız bizim için her biri birer anıdır. Fakat hiç unutamadığım bir anım daha var. 1990’lı yılların sonunda bir gün dükkanı kapatmak üzereyiz bir Bulgar aile geldi. Adam bana “Biz yeni geldik paramız yok ya bize 1 soğan, 2 domates ve ekmek verirsiniz, ya da hırsızlık yapıp çalacağım” dedi. Elbette bu aile için istediklerinden daha fazlasını verdim ve gittiler. Aradan tam bir ay geçti bu adam tekrar dükkanı yine kapatmak üzereyken geldi. Ben adamı tanımadım ama adam olayı anlattı ve parasını ödemek istediğini belirtti. Tabii ki parasını almadım ama bu olay beni çok duygulandırdı ve hiç unutmadım. Bizler büyüklerimizden mağdur olana yardım edilmesini öğrendik.

Yorum Yap